Thursday, January 26, 2006

Bugünlerde_2


Paul ve Jean de Limbourg'un Berry dükü icin resimledikleri Tres Riches Heures adli kitaptan,Mayis,1410 dolaylari.Bu minyatür,saray mensuplarinin kutladigi bahar bayramini betimliyor.


Kara Kitap'tan sonra Yeni Hayat'a basladim.
Bir de Sanatin Öyküsü'ne. Sanatin öyküsünü cok akici bir dille anlatan bu kitabi bes-on yil önce okumus olmayi cok isterdim.

Tuesday, January 24, 2006

Tazumal Piramitleri, Casa Blanca ve kolonyal sehirler: Chalchuapa & Santa Ana

Pazar günü, Soner bir tura katilmis. El Salvador cok kücük bir ülke oldugundan, bir kac saatte Guatemela sinirina yaklasmislar.
Turdan fotograflar ve notlar:


Coatepeque krater gölü, 50.000 yil önce olusmus. Tepeque, Nahuat dilinde tepe demek. Coatepeque ise "Yilanli tepe" anlamina geliyor.


Kakao agaci


Maya kültürüne göre kutsal sayilan Ceiba agaci




Casa Blanca piramitleri


Chalchuapa sehrinde, Mayalarin yasadigi dönemden kalma Tazumal piramitleri


ve yemek zamani




Fasulye ezmeli mini tacolar


Kolonyal dönemden kalma Chalchuapa kilisesi







Kolonyal dönemde kurulan sehirlerin ortak özelliklerinden biri sehrin önemli yapilarinin, sehir merkezindeki meydanin etrafinda insa edilmesi. Kiliseler de bir hac isareti olusturacak sekilde konumlandiriliyor. Santa Ana sehri de bunun tipik bir örnegi. Yesil boyali bina tiyatro, sari renkli olan da belediye binasi. Tam karsida da kiliseyi görüyoruz.

1905 yilinda neo-gotik üslupla insa edilen, ülkenin en önemli katedrallerinden Santa Ana Katedrali

Sunday, January 22, 2006

Tuesday, January 17, 2006

Bugünlerde_1

Yeni bir baslik ekledim, yan tarafa: "Bugünlerde" diye, bugünlerde okuduklarimi, dinlediklerimi paylasmak amaciyla.

Bugünlerde Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ini okuyorum. Yillar önce, lisedeyken Sessiz Ev'i okumaya calismis, kitaba pek de isinamamistim. Sonra da mesafeli durdum Orhan Pamuk'un kitaplarina. Ta ki gecen yaz, İstanbul: Hatiralar ve Sehir'i okuyana dek. Benim Adim Kirmizi'dan sonra, bugünlerde Kara Kitap'in sayfalari arasinda dolasiyorum.

"Kimse bana kitap hediye edemez", Milliyet Kitap Eki, Orhan Pamuk söylesisi

Otha Turner & the Afrossippi Allstars'i Epitonic adli müzik sitesinden bulduk. Bugünlerde odamda "Senegal to Senatobia"nin tinilari yankilaniyor. Epitonic'te yer alan tanitim yazisindaki gibi, "Senegal to Senatobia"yi dinlerken gözlerinizi kapayin ve yagmurda dans ettiginizi hayal edin.

Saturday, January 07, 2006

Yedinci Adam

John Berger'in Yedinci Adam adli kitabini uzun zamandir ariyor, bulamiyordum.

Kitabi aramamin bir sebebi, benim de o gocmen iscilerden birinin kizi olmamsa bir diger sebebi de, kitabin yazarin kendisi icin de cok özel bir kitap olmasiydi.

"Bir yazar olarak bana en fazla tatmin sağlayan anlardan birini İstanbul’da yaşadım. Bunun ödüllerle falan ilgisi yok. Bir arkadaşım, İstanbul’un varoşlarından birinde oturan bir ahbabını ziyarete edecekti, ben de kendisine eşlik ettim. Çay içtik,sohbet ettik ve raflardan birine gözüm takıldı; yirmi kadar kitap vardı. Birisi de Yedinci Adam’dı. O an, yazar olduğum için kendimi çok şanslı hissettim. Kitaptaki deneyim,yaşamın deneyimine erişmişti, kabul edilmiş ve dile getirilmişti."

Nihayet bir kac gün önce kitabi buldum. John Berger'in yazdigi, John Mohr'un fotografladigi kitabın Türkcesi 1987 basimi ve Cevat Capan tarafindan cevrilmis.
Önsözde de belirtildigi gibi, kitabin temasi "özgürlügün yok olusu". Avrupa'ya goc eden iscilerin tarihi, göc etmeden önce kendi ülkelerinde göc etmek, edebilmek ugruna yasadiklari ve gittikleri ülkelerdeki deneyimleri, yasama kosullari siirsel bir dille anlatiliyor.

"Onlar emeklerini sunmaya gelmektedirler.Is gucleri kullanilmaya hazir durumdadir. Üretimi bundan yararlanacak sanayilesmis ülke, bu is gücünün yaratilmasindaki giderlerin hic birine katilmamistir. Calisamayacak kadar hasta ya da yasli gocmen iscilerin gecmisleri icin gerekli ödemeyi de yüklenmeyecektir. Sehirlesmis ülkelerin ekonomisi bakimindan göcmen isciler ölümsüzdürler: ölümsüzdürler cünkü sürekli olarak yerleri baskalariyla doldurulabilir. Göcmen isciler dogmaz, yetistirilmez, yaslanmaz, yorulmaz, ölmezler. Bir tek islevleri vardir onlarin: calismak. Hayatlarinin bütün öbür islevleri geldikleri ülkelerin sorumlulugu altindadir."

Friday, January 06, 2006

Urban Visions



Dün Bilgi Üniversitesi'nde sinemaya gittim. Niyetim önce Urban Visions'i, sonra da "Cinema16" i izlemekti.

Urban Visions,degisik yönetmenlerin kisa filmlerinden olusan bir secki.
Kentteki gürültüye,ugultuya, trafige, yabancilasmaya,hiz'a, tuketim cilginligina, kent yasamina bir bakis.





İlk film "Push", Gorka Aguado adli İspanyol bir yönetmene aitti. Kent yasaminin parcasi olmus bir takim dügmeler, butonlar, bunlara bastigimizda cikan sesler esliginde cekilmis, ilgincti. Klavyenin tuslarina dokundugunuzda cikan sesler, radyoyu,televizyonu,arabanin kapisini acip kapatirken,"play" butonuna basarken, asansoru cagirirken, hatta ve hatta sifonu cekerken cikan ses. Hic düsünmeden yaptigimiz bu "acma-kapama-dokunma" dizisinin ardinda yatan mekaniklesme, yabancilasma...



Bir diger ilginc film ,GC Tarantola adli İtalyan yönetmenin "Novanta" adli filmiydi. Bir otobüs yolculugunu konu edinen bu filmde, bilgisayar animasyonlarindan yararlanilmis. Bir otobüs yolculugu boyunca basimiza gelebilecekler, otobüsün icindeki kalabalik, trafik, bilet kontrolü eglenceli bir dille anlatilmis.

Daha sonra da Cinema16'i izleyecektim. Bu da, aralarinda Kieslowski, Godard, Lynch, ve Von Trier'in de oldugu usta yonetmenlerin ilk kisa filmlerinden bir seckiydi.
Ne yazik ki, DVD'de bir problem oldugundan epey vakit kaybettik, ilk 7 filmi izleyip cikmak zorunda kaldim.Film, toplam 181 dakika sürüyordü ve DVD sürekli takilip basa döndügü icin epey gec bitecegi asikardi.

Bilgi Üniversitesinde film gösterimleri ücretsiz, üstelik gösterimden yarım saat önce AKM'nin önünden kampüse servis kalkıyor. Meraklisina!

Wednesday, January 04, 2006

Ümit Zamani: Yemek yerken Farkindalik

"Bu endüstriyel tarım sektörü, küçük çiftçilere ait toprakları satın ala ala büyüdükçe, bu onlara daha fazla ürünü daha ucuza satma imkânı sağladı. Çünkü bunu o kadar ahlâksız bir biçimde yapıyorlar ki. Bizleri zehirleyerek, hayvanlara işkence ederek ürünleri daha ucuza mal ediyorlar ve geleneksel çiftçiler bunlarla rekabet edemiyor; ayakta kalabilmek için mücadele ediyorlar. Küçük çiftçiler, nesli tehlikede olan türler ve ben onların korunmasına yardım etmek istiyorum: tarım piyasasının koruma altına alınmasıyla, mümkün mertebede yerli ürünlerin satın alınıp, yerli ürünlerin tüketilmesiyle onlara yardımcı olmak istiyorum. Tıpkı çocukluğumda beklediğim gibi, bir ürünün mevsimini beklemenin ne kadar heyecan verici olduğunu insanlara aşılamak istiyorum. Bugün, Kasım ayında canınız şeftali yemek istiyorsa, bunu herhangi bir yerden satın alabilirsiniz, üstelik de bu meyvenin buraya nakledilmesi için ne kadar fosil yakıt yakıldığını ve bu şeftalinin hâla bu kadar taze görünmesi için bu şeftaliye ne yapıldığını bile düşünmezsiniz. İnsanlar, yiyecekleri nereden geliyor, nasıl yetiştiriliyor ve bunun içinde ne var, bunu gerçekten düşünmüyorlar."

Democracy Now'dan Amy Goodman'in Jane Goodall ile yaptigi soylesiyi
Acik Radyo'nun internet sitesinde okuyabilirsiniz.

Monday, January 02, 2006