Friday, July 20, 2007

Dünyanın illeti değil,yüreği ve beyni olabilmeliydik

Ağaçlar çiçek açmadığında, bitkiler tutunacak toprak bulamadığında ve sular kalan toprakları terk ettiğinde ne AB'ye girmek, ne türban sorunu, ne petrol fiyatları, ne özelleştirme, ne ÖSS ne de Irak'a operasyonun önemi kalacak.
Çünkü enerji üretim ve kullanımını, sanayiyi, tarımı ve yaşam tarzlarımızı değiştirmedikçe Meclis'teki milletvekili de, milletin kendisi de, ister kendini etnik olarak ayırsın, dini olarak ayırsın, asker olsun, memur olsun, işçi olsun, solcu ya da sağcı olsun, işli ya da işsiz olsun, yoksul ya da zengin olsun, hepimiz sadece bir tek şeyin peşinde olacağız: Hayatta kalabilmenin... Su giderek ısınıyor. Soğutmak ise bizim elimizde...
Hangi politikacı ateşi söndürecek?,Oya Ayman,Uygar Özesmi, Radikal İki, 15-07-2007

“Belki de en hüzün verici olan şey, bu işten Gaia’nın da bizim kadar ve hatta daha fazla kayıplı çıkacağı gerçeği. Yaban hayatı ve koca ekosistemler de yokolmakla kalmayacak sadece; insan uygarlığının şahsında gezegen de çok değerli bir kaynağını yitirmiş olacak. Biz sadece bir illet değiliz çünkü; zekâmız ve iletişimimiz aracılığıyla, gezegenin sinir sistemiyiz de aynı zamanda. Bizim aracılığımızla Tabiat Ana (Gaia) kendini uzaydan görebildi, kâinattaki yerini bilmeye başladı.

Dünya’nın illeti değil, yüreği ve beyni olmalıydık. Neyse, şimdi cesur olalım, sadece insan ihtiyaç ve haklarını düşünmekten vazgeçelim ve yaşayan Yeryüzüne kötülük ettiğimizi, Tabiat Ana’yla barışmamız gerektiğini görelim artık. Bunu, henüz birbirimizle müzakere edecek gücümüz varken yapmalıyız, zalim savaş beylerinin güttüğü kırık dökük bir insan güruhuna dönmeden. Her şeyden önemlisi, Gaia’nın bir parçası olduğumuzu ve Dünya’nın gerçekten bizim evimiz olduğunu hatırlamak zorundayız.”
Lovelock’a Göre Dünya Ya da Tabiat Ana 101, Ömer Madra,Açık Radyo,26-01-2006


"Hayvanın,bitkinin alıcısı doğru düzgün çalışıyor, insanınki bozuluyor sürekli,kaçıncı defadır aynı durum tekrarlanıyor,vazgeçecek dünya sizden, toplu iptale uğrayacaksınız...O alıcı dünyayla uyum içinde yaşayın diye konmuş kafanızın içine ,yirmiden fazla kıyamet koptu, nevri dönecek, fazla bile müsamaha gösterdi, kapatın petrol kuyularını, dünya bizim de yurdumuz, inip soluklanıyoruz kemiklerimizin başında, kanı mıdır yağı mıdır çekip yakıyorsunuz, boru hatları,fabrikalar,kömür havzaları,maden işletmeleri...Kapatın hepsini, yüz sürün toprağına, gönlünü alın dünyanın, zehir şehirleri kurdunuz üstünde." Latife Tekin,Muinar, Everest yayınları

Monday, July 09, 2007

Acayip Havalar




Açık Radyo Yayıncılık'ın iftiharla sunduğu, tarihin ilk küresel ısınma çizgi romanı,Acayip Havalar'ı merak ettik. Madem İngiltere'deyiz biz de orjinalini alalım dedik.

Küresel iklim değişikliğini çok basitçe ama tüm boyutlarıyla ele alan bir karikatür kitabı. Çok iyi çizilmiş, espriler de çok hoş.

Ne yazık ki,iklim değişikliğinin getirdiği/getireceği sonuçlar oldukça iç karartıcı. İklim değişikliğinin etkilerini 40 yıl sonra görmeye başladığımızı, şu anda yaşadıklarımızın yalnızca 1960lı yılların etkisi olduğunu öğrenince, gelecek hakkında epeyce endişelendim.

Kitabın sonunda, bu konuda bireysel olarak neler yapabileceğimize dair bir bölüm de var. Bireysel çabaların dünyamızı kurtarabileceğine dair pek ümidim olmasa da hararetle tavsiye ederim. Küresel ısınmaya dair hala(!) şüphesi olanlara da mutlaka okutmalı.

Kate Evans çevreci bir aktivist. Şu an üzerinde çalıştığı kitap The Food of Love:Breastfeeding your Baby Ekim'de yayınlanacakmış. Şurada kitaptan bir alıntı var. Benim çok hoşuma gitti, merakla bekliyorum.

Acayip Havalar Üzerine Ömer Madra'yla yapılan Bir Söyleşi

Küresel Isınma Kitabı: Acayip Havalar

Thursday, July 05, 2007

Gelişmeler

Türkiye sıcaklardan kavrulurken biz İngiltere'de oldukça soğuk ve yağışlı bir yaz geçiriyoruz.
Son bir haftadır genelde evdeyiz. Zaten Defne de diş çıkarıyor, henüz görünürde bir şey yok ama elleri sürekli ağzında. Bu durum uykusunu da etkilediğinden günlerimizi daha sakin geçirmeye çalışıyoruz.
Yavaş yavaş vava/baba gibi sesler çıkarıp konuşuyor, destek almadan daha uzun süre oturabiliyor. Oyuncaklarıyla daha çok vakit geçiriyor, müzik dinlemeyi seviyor.
Sebze-meyve pürelerine başladık, günde bir-iki tatlı kaşığı kadar denemeler yapıyoruz.
Bu arada Defne daha küçükken epeyce film seyrettiğimizden, kitap okuduğumuzdan bahsetmiştim. Bebek büyüdükçe bu işler zorlaşıyormuş. Zira artık herşeye ilgi gösteren, elimizdeki kitaba dokunmak, onunla oynamak ve tabii kitabı/gazeteyi/dergiyi ağzına sokmak isteyen bir bebeğimiz var ;) Fırsat buldukça yan tarafa eklediğim kitapları okuyoruz.